bebeklerimiz Harita
Konu başlıklarını tıklayarak detaylarını okuyup kapatabilirsiniz

Kısırlık ( infertilite ) nedir ?

İnfertilite, çiftlerin en az bir yıl süreyle hiçbir doğum kontrol yöntemi kullanmaksızın düzenli cinsel ilişkide bulunmalarına rağmen çocuk sahibi olamamalarıdır. Bu sağlık sorunu, erkek veya kadın ya da her ikisinin birlikte yaşadığı problemlerden kaynaklanabilir. İnfertilitenin %30’u kadınlardan, %30’u erkeklerden kaynaklanır, %40’ı ise her ikisinden doğan sorunlar ya da açıklanamayan infertilite nedenlerine bağlıdır.

Kısırlığa neden olan faktörler nelerdir?

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar Kadın üreme organlarına ait enfeksiyon öyküsü Testis ve sperm kanallarında geçirilmiş enfeksiyon öyküsü Erkeklerde geçirilmiş kabakulak öyküsü Düzensiz adet görme veya hiç görememe Endometriozis (rahim içini döşeyen dokunun rahim dışına yerleşmesi). Rahimin doğumsal anomalileri Kronik hastalıklar İleri yaş, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı

IUI (Intra Uterin Inseminasyon) - Aşılama tedavisi

Mastürbasyonla alınan sperm örneği laboratuvarda işlemden geçirilerek en iyileri ayıklanır ve konsantre edilir. Hormon ilaçlarıyla yumurtası olgunlaştırılan anne adayına, 15 dakika süren ağrısız bir işlemle, rahim içine hareketli spermler yerleştirilir ve döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Aşılama tedavisi spermde ciddi bir bozukluk yoksa, kadında tüpler açıksa, yumurtlama sorunları ve yaş faktörü nedeniyle zaman kaybı endişesi yoksa 4 defaya kadar uygulanabilir. Her uygulama için ortalama %20 gebelik şansı verilir.

Tüp Bebek

Tüp bebek, anne adayının yumurtalıklarından toplanan yumurtalarla, baba adayından alınan spermlerin laboratuarda birleştirilerek döllenmesi ve elde edilen embriyoların tekrar anne rahmine yerleştirilmesi işlemidir. Tedavinin ilk aşamasında yumurtalar geliştirilir ve uygun zamanda toplanır, ardından laboratuarda spermle birleştirilerek döllenme oluşur ve gelişen embriyolar anne rahmine yerleştirilir. 1978 den itibaren tüm dünyada uygulanmaya başlanan geleneksel tüp bebek - IVF (In Vitro Fertilizasyon) ve 1992’de keşfedilen mikroenjeksiyon ICSI (Intrastoplazmik Sperm Enjeksiyonu) tedavileri merkezimizde 1998 yılından itibaren başarı ile uygulanmaktadır. Tüp Bebek laboratuarımız son teknolojik donanım, alt yapı ve deneyimli personeli ve alanında uzmanlaşmış klinisyenleri ile hizmet vermektedir. IVF Laboratuarımızda tüm mikromanüplasyonlar, embriyo dondurma ve çözdürme teknikleri, lazer ile embriyo manüplasyonları, embriyo biyopsisi ve preimplantasyon genetik tanı yöntemleri, cerrahi yolla sperm elde etme teknikleri ve detaylı androlojik incelemeler büyük bir başarı ile yapılmaktadır.

Geleneksel IVF (In Vitro Fertilizasyon - Tüp Bebek) yöntemi

Her 7 – 8 adet yumurtanın yanına yaklaşık 500 bin kaliteli sperm konulur. Bir spermin yumurtanın içine kendi başına girerek döllemesi beklenir. Döllenmiş yumurta hücreleri bölünerek embriyoyu geliştirir. Embriyolar her gün kontrol edilerek 2-3 gün laboratuar şartlarında büyümeleri sağlanır. IVF genellikle tüplerinde tıkanıklık nedeniyle gebe kalamayan, erkek faktörü ve yumurta sorunu olmayan genç anne adayları için tercih edilen bir tedavi şeklidir.

ICSI (Intrasitoplazmik Sperm Injeksiyonu – Mikroenjeksiyon yöntemi)


Her bir yumurtanın içine, mikroskop altında, tek bir sperm seçilerek ince bir iğne yardımıyla yerleştirilir. Bundan sonraki aşamalar geleneksel tüp bebekte olduğu gibi gelişir. Bu yöntem sayesinde döllenme oluşmaması riski azaltılmış olur. 1992’de ilk defa uygulanan bu teknikle birlikte özellikle erkek faktörü nedeniyle gebe kalamayan çiftlerde devrim niteliğinde bir gelişme olmuştur. Sadece erkek faktöründe değil, yumurtanın kabuğunun sperme geçit vermeyecek kadar kalınlaşmış veya sertleşmiş olduğu durumlarda, daha önceki tüp bebek uygulamalarında döllenme sorunu yaşayanlarda ve özellikle ileri yaşta ve az yumurta veren hastalarda döllenmeme riskini azaltmak için mikroenjeksiyon ilk tercih olmalıdır.

Kimlere tüp bebek uygulanır ?

Her iki tüpün ileri derecede tıkalı olması: Bu durumda sperm hücresinin yumurta hücresine ulaşarak dölleme şansı yoktur, hafif tıkalı olduğu durumlarda nadiren gebelik oluşsa da dış gebelikle karşılaşma olasılığı yüksektir. Sperm sayı, hareket ve görünümünde şiddetli bozukluk olması: Bu problemlerin hepsi bir arada veya ayrı ayrı olabilir, genellikle sadece bu sorunla gelen çiftlerde başarı şansı daha yüksek olmaktadır. Rahim içi aşılama tedavisi ile gebelik oluşmayan çiftler: 4 defa başarısız uygulama olursa tüp bebek tedavisi önerilmelidir. Şiddetli endometriozis hastalığı olanlar: Endometriozis, kadınların her ay düzenli adet görmesini sağlayan rahim içini döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında, tüplerde, yumurtalıklarda ve karın içinde yerleşmesiyle oluşan bir hastalıktır. Her adet döneminde bu bölgelerde kanamalar olur ve karın içinde yapışıklıklar ve yumurtalıklarda kistler oluşur, tüp bebek ile tedavi gerekebilir. İleri yaş nedeniyle: 35 yaş ve üzerindeki kadınlarda yumurtalık rezervinin hızla azaldığını biliyoruz, bu durumda fazla zaman kaybetmeden tüp bebek tedavisi önermek gerekebilir.

Adım adım tüp bebek tedavisi


Yumurtalıklardan fazla sayıda yumurta gelişimini sağlamak için çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Normal şartlarda her ay bir yumurta büyür ancak tüp bebek tedavisinde 10 ila 20 arasında yumurta geliştiğinde başarı şansının arttığını biliyoruz. Bunun için kontrollü ve iyi bir cevap almak üzere yumurtalıklar ilaçlarla ile uyarılır. Yumurtalar, folikül adı verilen küçük kistler içerisinde gelişir. Folikül içindeki yumurtanın görülmesi mümkün değildir, ancak ultrasonografi ile foliküllerin büyümesi takip edilebilir. Foliküllerin gelişimi, sayısı, hastaya ultrasonografi yapılarak takip edilir. Ultrasonografi altında, hCG (yumurta çatlamasını sağlayan ilaç) enjeksiyonunu takiben 36. saatte yumurtalar toplanır. Kanda estradiol hormonu ölçümü, foliküllerin büyüklüğü ve sayısı yumurta toplama zamanının belirlenmesinde yol gösterici olur. hCG; pregnyl, ovitrelle, yumurtaların olgunlaşmasını ve çatlamasını sağlar. Yumurta toplanmasına karar verilen zamandan 36 saat önce yapılır. Yumurta toplama günü, çiftlerin mutlaka söylenen zamanda tüp bebek laboratuarında bulunmaları gereklidir. İşleme gelmeden önceki gece saat 24:00'den sonra hastanın hiçbir şey yiyip içmemesi gereklidir. Genel anestezi altında, ameliyathane şartlarında, ultrasonografi yardımıyla, vajinal yoldan yumurtalar toplanır. Foliküller ultrasonografide görüntülendikten sonra, iğne ile teker teker içlerine girilerek özel bir tüp içine alınır ve mikroskop altında yumurtaları bulmak için hazır bekleyen embriyoloğa ulaştırılır. Toplanan yumurtalar inkübator adı verilen bir dolaba yerleştirilir. Bir çok hasta işlemden birkaç saat sonrasına kadar uyku hali ve bulantıdan yakınabilir. 2-3 gün kasıklarda adet ağrısına benzer bir ağrı hissedilebilir, bununla birlikte sızıntı veya damla şeklinde hafif bir kanama olabilir. Bu tür ağrılar için Minoset, Parol, Tamol gibi parasetamol içeren ilaçları kullanabilir. Yumurta toplama günü, hastanın eşi de sperm alınması için kliniğe çağırılır. Yumurta toplama işlemi öncesinde 3 ila 4 günlük cinsel perhiz olması önerilir, ancak 2 - 7 gün arası perhiz süresi de kabul edilebilir. Spermler, mastürbasyon ile hastanın eşi için özel hazırlanmış bir odada alınır ve laboratuarda en kaliteli spermler kullanılmak üzere seçilir. Bundan sonraki işlemler hastaya tüp bebek veya mikroenjeksiyon yapılmasına göre birtakım farklılıklar göstermektedir.

Assisted hatching (Yardımla tomurcuklanma)


Yumurtanın dış zarı (zona pellucida) mikroskop altında lazerle veya mekanik olarak açılarak embriyonun, rahim duvarına yerleşmeden önce dışarı çıkması kolaylaştırılmaktadır.

Defragmantasyon (Hücre artıklarının uzaklaştırılması)

Zaman zaman embriyolar bölünürken dışarıya hücre artığı çıkarırlar, bu yapılar embriyonun kalitesini düşürür ve bölünmenin ilerlemesini engelleyebilir. İnce bir pipet yardımıyla embriyo içine girilerek bu artıkların temizlenmesi gerekir.

Embriyo biyopsisi


Preimplantasyon genetik tanı yapılacaksa embriyoyu oluşturan hücrelerden bir ya da iki tanesi alınarak genetik incelemeye gönderilir, böylece en sağlıklı embriyoların seçilmesi amaçlanır.

Pgd (Preimplantasyon Genetik Tanı)

Tüp bebek uygulamalarında embriyolar 2 - 6. günler arasında seçilerek anne adaylarına transfer edilmektedir. Genellikle üçüncü gün, görünümlerine göre en iyi kaliteye sahip 3 embriyo diğerleri arasından seçilerek anne adayına transfer edilmektedir. Bu şekilde en iyi görünüme sahip embriyolar seçilmesine rağmen implantasyon (rahim duvarına tutunma) ve klinik gebelik başarısı %100 değildir. Gebelik oluştuktan sonra da ilk 3 ayda genetik bozukluklara bağlı düşükler meydana gelebilmektedir. Son yıllarda geliştirilen PGD tekniği sayesinde embriyolardaki bir gurup genetik bozukluklar saptanabilmektedir. PGD’nin tüp bebek uygulamalarına girmesiyle implantasyon ve gebelik oranlarının neden düşük seyrettiği kısmen açıklığa kavuşmuştur. Bu yöntemle en iyi kalitede gibi görünen embriyolarda bile, yaşa bağlı olarak değişmekle birlikte ortalama %30, kötü kalitede olduğu düşünülen embriyolarda ise %90’lara varan oranlarda genetik bozukluk saptanmıştır. Dolayısıyla iyi kalitede görünen, ancak genetik olarak anormal olan bu embriyoların gebelik oluşturma şansı çok düşük olduğu gibi, gebelik oluşsa bile sonrasında düşükle sonuçlanma ihtimali oldukça yüksektir. Eğer düşükle sonuçlanmaz ise genetik olarak hastalıklı bir bebeğin dünyaya gelmesi söz konusu olmaktadır.

Kimlerin embriyolarında genetik bozuklukların görülme sıklığı artmaktadır ?

1. Kadının yaşı 37’nin üzerinde ise

2. Erkekte ciddi sperm bozukluğu varsa veya testis biyopsisi ile sperm elde edilerek mikro-enjeksiyon yapıldıysa

3. Erkek veya kadının kendisinde veya yakın akrabalarında kromozomal bir bozukluk / genetik bir hastalık veya taşıyıcılık durumu varsa

4. Birkaç defa tüp bebek denemesi geçirmiş ancak gebelik oluşmamış ise

5. 3 veya daha fazla sayıda düşük yapan kadınlarda

6. Genetik hastalıklı doğum öyküsü olan çiftlerde

Embriyo dondurma

Çok sayıda yumurta elde edilen hastalarda 3’den fazla sağlıklı embriyo oluşursa dondurularak 5 yıla kadar saklanabilir. Bu embriyolar -196C'de sıvı azot içinde dondurularak çok özel koşullarda saklanmakta ve istenildiği anda tekrar hastanın rahimine yerleştirilebilmektedir. Amaç bu ana kadar olan yumurta geliştirme, toplama ve laboratuar işlerini yapmadan dondurulmuş embriyolar ile hastanın gebe kalmasını sağlamaktır. Sadece 2 hafta boyunca rahim içini kalınlaştıran östrojen bantları kullanarak bu işlem yapılabilir, tedavi süresince iki defa ultrasonografi muayenesi yeterli olmaktadır. Ancak dondurulan embriyolar çözüldükten sonra her zaman iyi kalitede çıkmayabilir ve bu durumda da transfer edilmeyebilirler. Dondurulmuş embriyo transferinde gebelik olasılığı taze embriyo transferine göre biraz daha düşük ve erken dönem gebelik kaybı olasılığı bir miktar daha fazladır, bu durumun verilen embriyoların dondurulma - çözdürülme işlemine bağlı zarar görmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Embriyoların rahim içine yerleştirilmesi ( Embriyo transferi)


Yumurtalar toplanıp döllenme işlemi gerçekleştikten 2-5 gün sonra oluşan embriyoların 1-2 tanesi normal jinekolojik muayeneden çok daha kolay, ağrısız ancak çok steril ve hassas bir şekilde anne rahmine özel bir kateterle yerleştirilir. Bu işlem yaklaşık 15 dakika sürer, işlemden sonra verilen embriyoların sayısı, kalitesi, olabilecek çoğul gebelik riskleri ve alınabilecek önlemler konusunda hastaya ayrıntılı bilgi verilir. Yaklaşık yarım saat istirahat eden hasta evine gidebilir. Yoğun stres ve aktivite gerektirmeyen işe sahipse ertesi gün işine geri dönebilir. Bu dönemde cinsel ilişki uygun değildir.

Embriyo transferi sonrası

Gebeliğin devamını sağlamak için hastaya progesteron içeren vajinal fitil veya östrojen bandı önerilir. Gebe kalma şansı hastanın yaşı, alınan yumurta sayısı, spermle ilgili yaşanabilecek nadir sorunlar, rahim içini döşeyen zarın yapısı, verilen embriyoların kalitesi ve transfer işleminin tekniğine bağlı olarak değişir. Bu şans 40 yaşı geçen bir kadında %15 iken, genç ve sadece tüpleri tıkalı veya sadece eşinde sperm sayısında düşüklük olan bir kadında %70'e kadar çıkmaktadır. Hastanın vaginal lekelenme veya kanama tarif etmesi gebelik olmadığı anlamına gelmez. Kesin tanı embriyo transferinden 11 gün sonra kanda beta-HCG hormonu tayini ile konulur. Bundan 2 hafta sonra da ultrasonografi ile rahim içerisinde gebelik kesesi ve bebeğin görülmesi gerekir. Yardımcı üreme teknikleri ile elde edilen gebeliklerde de, kendiliğinden oluşan gebelikler gibi erken dönem gebelik kayıpları, dış gebelik gibi sorunlar olabilir. Birden fazla embriyo rahim içine yerleştirildiğinden bu tedavilerde çoğul (ikiz, üçüz) gebelik oranı %40 dolayındadır ve bunların önemli bir kısmını ikiz gebelikler oluşturur. Üçüz, dördüz gibi daha yüksek sayılı gebeliklerde ise gebeliğin 11. haftasında ikiye indirgenmesi önerilir. Yardımcı üreme tekniklerinde hedef daima tekil gebelik olmalıdır, özellikle ikinin üzerindeki çoğul gebelikler merkezin başarısı olarak değerlendirilmemelidir. Bu tedavilerle elde edilen bebeklerdeki anomali oranı normal yollardan oluşan gebeliklerde olduğu gibi %2 oranındadır.

Erkek İnfertilitesi

Çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftlerin yarısına yakını, değişik derecelerde de olsa, bir erkek faktörü ile karşı karşıyadır. Erkek infertilitesinde hafif bir hareket bozukluğundan testiste sperm yapımının tamamen kaybı gibi çok ağır problemlere kadar uzanan çok geniş bir yelpaze söz konusudur. Erkek infertilitesine yol açtığı düşünülen birçok sebep bulunsa da erkeklerin çok az bir kısmında sorunun kaynağı kesin olarak açıklanabilir. Genellikle erkekte sperm yapımının neden bozulduğu anlaşılamamaktadır. Bir grup erkekte geçirilmiş kabakulak veya iltihabi hastalıklar, travma, inmemiş testis öyküsü, varikosel, genetik kökenli problemler, radyoterapi-kemoterapi öyküsü, zararlı kimyasallarla temas, aşırı sigara ve alkol tüketimi, şeker hastalığı sperm bozukluğunu açıklayabilir. Elimizde az da olsa sağlıklı sperm olduğunda yardımcı üreme tekniklerinde başarı çok yüksektir, 1992 yılında mikroenjeksiyon yönteminin bulunmasından önce çocuğu olmaz denilen erkeklerin çoğunda artık gebelik elde edebilmekteyiz.

Erkek üreme organlarının anatomisi ve sperm yapımı

Sperm testislerde yapılır, testisler vücut dışında skrotum adı verilen bir torba içinde bulunur, bu nedenle testislerin ısısı vücut ısısından birkaç derece daha düşüktür. Testislerin ikinci görevi testosteron hormonu üretimidir. Hormon üreten hücreler Leydig hücreleri, Sperm üreten hücreler ise Sertoli hücreleridir. Sperm ve Hormon üretimi farklı bölgelerde yapıldığı için sperm üretim bozukluğu olan erkeklerde tüylenme veya cinsel istek gibi özelliklerde genellikle bir değişiklik olmamaktadır. Sperm bir kanal sistemi içinde yapılır ve olgunlaşır, bu süreç yaklaşık 72 günlük bir dönemdir. Sertoli hücrelerinin döşediği kanal sistemi birleşip genişleyerek epididime dökülür ve vas deferens adında tek bir kanal ile testisin dışına çıkar ve prostat seviyesinden penis içindeki üretraya yani idrar yoluna açılır. Vas deferens üretraya açıldığı bölgede prostatın her iki yanında bulunan seminal vesikül adı verilen salgı bezlerinin çıkış kanalı ile birleşir. Bu noktada testisten gelen spermler prostat ve seminal vesikülden kaynaklanan yardımcı salgılar ile birleşir. Görüldüğü gibi gebelik oluşturabilecek sağlıklı bir spermin oluşumu oldukça karmaşık ve uzun bir süreçtir. Genetik ve hormonal kontrol ile yönetilen sperm oluşumu ergenlikle birlikte başlayıp genellikle ölüme kadar devam eder.

Semen analizi

En ideali 3-4 günlük perhiz süresi sonrası sperm vermektir. Perhiz süresi uzadıkça sayı artar ve hareket azalır, perhiz süresi azaldıkça hareket artar ve sayı azalır. Örnek vermeden önce eller sabun ile yıkanmalı ve durulayıp kurulanmalıdır. Semen örneği vermeden önce idrar yapılarak mesane boşaltılmalıdır, böylece idrar yollarının son kısmındaki mikroplar uzaklaştırılmış olur ve temiz bir meni örneği ile çalışılır. Mastürbasyon yaparken kayganlaştırıcı herhangi bir madde ( sabun, vazelin, yağ, tükrük vs. ) kullanılmamalıdır. Örnek verilen kabın içi steril olduğu için bu kısmına dokunulmamalıdır. Gelen meninin tümü kabın içine verilmelidir, değilse mutlaka laboratuara bildirilmelidir. Meninin özellikle ilk gelen kısmı daha hareketli olduğu için kaba alınmasına özen gösterilmelidir. Hastanede gösterilen odada sperm vermek mümkün olmuyor ise ekibe bildirilmelidir, eşinizin yardımı ile sperm vereceğiniz hastanenin başka bir odası ayarlanabilir. Evden sperm getirmek istiyorsanız hastaneden steril sperm kabı alarak 30 dakikayı aşmadan ve soğuk günlerde ısı değişikliği olmamasına dikkat ederek, güneş görmeyecek şekilde laboratuvara ulaştırabilirsiniz. Sperm yapımının 2.5 aylık bir süreç olduğunu düşünürsek bu dönem içinde geçirilen ağır ateşli hastalıklar, stres veya yorgunluk sperm testinizi etkileyecektir.sperm sayı ve fonksiyonlarında mevsimsel ve genel bir dalgalanma olduğunu biliyoruz bu nedenle 2 ay ara ile iki defa test yaptırmak daha güvenli olabilir. Semen analizinde değerlendirilen kriterler ve normal değerleri başlıca aşağıdaki gibidir: Meni hacmi:1.5 – 5 ml. Sperm sayısı: Mililitrede 20 milyonun üzerinde Hareketlilik: %60’ın üzerinde Normal şekilsel yapı: Kruger kriterlerine göre %4’ün üzerinde, Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre %60’ın üzerinde olması gerekir. Ayrıca immünolojik faktörleri düşündüren aglütinasyon (spermlerin birbirine yapışması) ve infeksiyonu düşündüren mililitrede 1 milyonun üzerinde lökosit (iltihap hücresi) görülmesi de istenmeyen özelliklerdir.

Erkek infertilitesinde tedavi

Erkek infertilitesinde tedavi olanakları genellikle çok sınırlıdır, genel strateji eldeki spermin en iyilerinin seçilip kullanılmasına dayanır. Mikroenjeksiyonun getirdiği olanaklar ile çok az miktarda hareketli ve sağlıklı görünen sperm varlığında bile sonuçlar çok başarılı olduğu için genellikle böyle bir yaklaşım benimsenmektedir. Sperm üretiminde bozukluk veya kanallarda tıkanıklık nedeniyle menide hiç sperm bulunmayan erkeklerde testis veya sperm kanallarından cerrahi yolla sperm elde etmek için küçük operasyonlar yapılabilir. Günümüzde genellikle sperm yapımında bozukluk varsa mikrocerrahi yöntemler ile TESE ( testisten açık operasyonla sperm eldesi ), sperm kanallarında tıkanıklık varsa TESA (testisten iğne biyopsisi ile sperm eldesi) tercih edilmektedir. Hormonal yetersizliğe bağlı oluşan sperm üretim bozukluklarında hormon tedavisi, altta yatan bir enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi, E ve C vitamini gibi antioksidan tedaviler ve varikoselektomi olası tedavi seçenekleri arasında sayılabilir.

Erkek infertilitesinde varikoselektominin rolü

Varikosel testisteki kanı toplayan pampiniform pleksus adı verilen toplardamar sistemindeki kistik genişlemelerdir. Her iki tarafta olabileceği gibi en çok sol tarafta görülür. Testiste şişkinlik, varisli bir görünüm ve hassasiyete neden olabilir. Toplar damar sistemindeki genişlemeye bağlı olarak kan akımı yavaşlamakta ve testis içindeki sıcaklık artmaktadır. Böylece ve testis dokusunda bozulma olmakta ve sperm üretimi azalmaktadır. Tüm erkeklerin %15’inde görülen varikosel, infertil erkeklerin %40’ında görülmektedir. İnfertilitenin bir kısmına varikoselin neden olduğu açıktır, bununla beraber varikoselektomi operasyonu yapılan erkeklerin ancak yarısında sperm parametrelerinde olumlu değişiklikler izlenmektedir. Bunun yanında işlem sırasında testis kan akımına zarar verilirse sperm üretimi daha da bozulabilir, ayrıca örneğin hiç sperm üretimi olmayan azoospermik bir erkekte varikoselektomi sonrasında sperm parametrelerinin düzelerek infertilitenin tedavi olması beklenemez. İnfertilite ile ilgilenen hekimlerin en çok üzerinde durduğu konu kadın yaşıdır, özellikle 30 yaş üzerinde yumurtalık rezervinin azalmaya başladığı yıllarda varikosel tedavisi ve beklenen iyileşme süreci için harcanacak zamanın önemi değerlendirilmelidir. Tüp bebek ile ilgilenen hekimlerin ortak görüşü, ağrı şikayeti ile başvuran veya sperm fonksiyonları hızla bozulan erkeklerde bu süreci durdurmak için varikoselektomi operasyonu önerilebileceğidir.

Erkek infertilitesinde yardımcı üreme teknikleri

Mililitrede 5 milyonun altında sperm bulunan şiddetli erkek faktörü dediğimiz grupta veya spermde neredeyse hiç hareket izlenmeyen veya sperm görünümünün ileri derecede bozuk olduğu erkeklerde mikroenjeksiyon önerilmesi çok doğaldır. Sınırda bozukluk gösteren sperm örnekleriyle karşılaşıldığında ise kadın ve erkeği beraber değerlendirerek ek sorunların varlığı araştırılmalı, evlilik süresi ve doğal yöntemler izlendiğinde olası zaman kaybına karşı kadın yaşının durumu dikkate alınmalıdır. Günümüzde şartlar uygun olduğunda rahim içine, işlemden geçirilerek hazırlanmış spermin verilmesi (inseminasyon-aşılama) tedavisinin en çok 4 defa yapılması doğrudur. Başarısız olunduğunda daha ileri yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek – mikroenjeksiyon) önerilmelidir.

Yumurta Toplama İşleminde Anestezi

Yumurta toplama işleminin yapıldığı ortam genel ameliyathane dışındadır. Belirli koşullara (ısı, nem, partikül sayısı ) uygun olarak donatılmış olan IVF laboratuarının içindeki bir oda bu işlemler için hazırlanmıştır. Özel giysilerle bu ortama alınan hastaların sigara, parfüm ve benzeri herhangi bir koku içeren ürünleri kullanmamaları gerekmektedir.

Yumurta toplama işlemi vaginal ultrasonografi probuna monte edilen uzun bir iğne yardımıyla yapılmaktadır. Ultrasonografik görüntü eşliğinde folliküllere tek tek girilerek içindeki follikül sıvısı ile birlikte yumurta aspire edilmektedir. Alınan materyal derhal yan bölümdeki laboratuar ekibi tarafından incelenmektedir.

Ultrasonografi probunun basısı, iğnenin ilerlerken geçtiği dokular bu işlemin ağrılı bir girişim olmasına neden olur. Follikül sayısının fazlalığı, yumurtalıkların büyümesi ve yer değiştirmesi, önceki işlemlerin veya batın içi ameliyatların sebep olduğu nedbe dokusu ve yapışıklıklar işlemin uzamasına, zorlaşmasına neden olur ve ağrı duyumunu arttırabilir. Bu bölgedeki damar ve barsak komşuluğu da işlemin hassasiyetini arttırmaktadır. Bu koşullarda klinisyene rahat bir çalışma ortamı sağlanabilmesi ve komplikasyon riskinin ortadan kaldırılması için hastanın hareketsiz yatması gerekmektedir, ayrıca hastanın da işlemi hissetmemesi, işlem sırasında ve sonrasında ağrı duymaması istenir.

Hastanın hayati fonksiyonları izlenmelidir, mevcut yandaş hastalıkları (kalp, akciğer, karaciğer, böbrek, tiroid hastalıkları, diabet, obezite ve psikolojik sorunları) ve işlem sırasında tok olması komplikasyon riskini arttırabileceğinden özel hazırlık ve takip gerektirir. Tüm bunlar anestezi uzmanının sorumluluğundadır. Yapılan araştırmalar seçilecek anestezi tekniğinin önemli olduğunu ortaya koymuştur. Sadece lokal anestezi ile yapılan işlemlerde stres yanıt yeterince baskılanamadığı için başarı şansı düşmüştür.

Genel anestezik ilaçların yan etkilerinin çokluğu bu teknikten de uzaklaşılmasına sebep olmuştur. Yapılan çalışmalar ilaçların follikül sıvısı içine geçerek yumurtaya zarar verebildiği, döllenmeyi veya rahme yapışmayı engelleyebildiği, bazılarının ise rahmin kalınlaşmasını etkileyebildiğini göstermiştir. Bu araştırmalar sonucunda en az yan etkisi olan ilaçlar belirlenmiştir. Sonuç olarak etki süresi kısa, yan etkisi ise çok az olan ilaçlarla uygulanan sedasyon tekniğinin IVF başarısını ve hasta memnuniyetini arttırdığı gösterilmiştir.

Kliniğimizde bu işlemler deneyimli bir ekip tarafından, başarıyla yapılmaktadır.